Geçen hafta Aziz Sancar, Nobel Kimya Ödülüne layık görüldü. Bildiğiniz üzere bu ödülü daha evvel edebiyat dalında Orhan Pamuk almıştı. Yani Aziz Sancar, bu ödülü alan ikinci Türk vatandaşı. Medyadan takip edebildiğimiz kadarıyla hak ettiği bir ödülmüş. Zaten kendisi de bekliyormuş. Ama çok da gerekli değilmiş... Gerçekten onun yaptığı şeylerin yanında böyle bir ödülün anlamı kalmıyor... Mesela ödül aldığı çalışmasının sonunda kansere çare bulunabilecekmiş... İşin kendisi, ödül gibi zaten... ;)
Ödülü, ödüle giden yolda yaşadıklarını, bilimsel çalışmalarını konuşmak yerine başka, bambaşka şeylere odaklandık. Ödülü görmezden geldik. Gören duyan da sanki her hafta bir insanımız hatta bazen haftada iki insanımız Nobel ödülü alıyor sanacak. Ama yapacak bir şey yok. Sonuçta söz konusu bilim. E bizim de bilimle kimyamız pek uyuşmuyor, değil mi? ;)
Aziz Sancar, ödül alana kadar yüzlerce makale yazmış, onlarca kitap yazmış, bir sürü bilimsel çalışma yapmış, Amerika'da öğrencilere yardım etmek için vakıf kurmuş, daha eneler neler... Fakat hiçbirimizin bunlardan haberi yok. Ne zaman ki ödül aldı... Biraz kıymete biner gibi oldu. Biraz diyorum çünkü çok geçmeden konudan büsbütün uzaklaştık yine. Bilimsel çalışmaların yüceltildiği bir ödülden ırkçılık sohbetlerine vardık. Sadece biz de değil... Uygar Batı da yaptı bunu. En art niyetli sorularını salağa yatarak sordular adamcağıza... Ama adam yemedi tabii. Sonuçta ödüllü bilim adamı! ;)
Gerçekten BBC ödül alan Aziz Sancar'ı aradığında ilk olarak ödülü mödülü değil de milliyetini sordu. Bu konuyla ilgili olarak "Bana 'Arap mısınız, kısmen mi Türk'sünüz' diye sorarak saygısızlık yaptılar. BBC'ye söyledim, 'Arapça konuşmuyorum, Kürtçe konuşmuyorum, ben Türküm' dedim." diye konuştu hocamız.
Röportaj nasıl yapılır, neler sorulur bilmiyorum. Fakat böyle bir ödül alan adama da sorulacak ilk soru "Kürt müsünüz, Arap mısınız?" olmamalı herhâlde. Hele de adam Türk vatandaşı ise. Hele de bununla övünüyorsa... Hele de aldığı ödülü Türk Evi'ne bağışlamayı düşünüyorsa... Bütün bunlar düşünülünce bu soruya kızmamak elde değil. Aziz Sancar da kızıyor. Adeta unuttuğumuz bir şeyi, Türklüğün ırkla alakalı olmadığını, hatırlatıyor. Ve bakın o soruyu soran için ne diyor: "Kızıyorum ona, çünkü bunlar Allah’ın gavuru, orayı karıştırdılar yüz yıl önce, hâlâ karıştırıyorlar. İngiltere’de kaç çeşit etnik grup var, ben sana soruyor muyum? ABD’de Katolik’i var, Alman’ı, İngiliz’i var. Nerelisin deyince 'Amerikalı' diyor, o kadar. Onlar illa yok Kürt müsün, yok Arap mısın?" Haksız mı? Tabii ki değil. E peki burayı karıştıranların amacını anlamak için illa Nobel ödüllü bilim adamı mı olmak lazım?
Bizden biri uluslararası ödül falan alınca durup bir düşünüyoruz. Sütten ağzımız yandığı için ön yargılı yaklaşıyoruz. Ondan olsa gerek böyle bir ödül alan birinden ülkeyi zora sokabilecek cümleler bekliyor insan. Aynı şey Aziz Sancar'da da oldu. Hele memleketini falan da öğrenince... "Bu ödülü yalnız ama güzel ülkemde zulme maruz kalan halklara armağan ediyorum falan filan..." demesini bekledik... Ama o da ne? Adam tam aksi şeyler söylüyor. Hayır, bilim adamı olduğu için deli falan deyip geçiştirmek de olmuyor! ;)
Her daim kutuplaşmaya hazır milletimiz bu konuda da baştan saflarını hazırlamıştı. Ama Aziz Sancar konuştukça saflar yer değiştirdi. Başlangıçta onu ve çalışmalarını sahiplenenler ile ona mesafeli duranlar şu anda tamamen yer değiştirmiş durumda. Bu durum kutuplara ayrıldığımızın bir başka kanıtı. Gerçekten söylediklerimizin ya da yaptıklarımızın bir önemi yok artık. Hangi tarafta olduğumuz önemli, maalesef! Oysa kutuplaşmak bize çok zarar veriyor. Şahsen Aziz Sancar'ın milliyetinin benim için önemi yok. O benim için ne Kürt, ne Arap, ne de Türk! O, çok zor da olsa hak ettiği yere gelen çok zeki bir insan. Ben asıl bununla gurur duyuyorum!